Merhaba Hikaye Tutkunları!

Sessizliğimiz sizi yanıltmasın! Perde arkasında, parmaklarımız klavyelerde, hayallerimiz kodlarda... Hikayeevreni.com doğuyor! 🚀

Şu anda evrenimizin temel taşlarını yerleştiriyor, içinde kaybolacağınız fantastik diyarlardan soluksuz maceralara uzanacak kategorileri özenle oluşturuyoruz. İlk konu başlıkları filizlenmeye başladı bile! 🌱

Hayal gücünüzün sınırlarını zorlayacak, kalemlerinizin özgürce dans edeceği bu dijital yuva çok yakında kapılarını aralayacak. Biliyoruz, beklemek zor ama inanın, ortaya çıkacak evrene değecek!

Gözünüz bizde olsun, yıldızlararası yolculuğumuz başlamak üzere! 😉

Tıkırtı

Kalp atışlarınızı hızlandırmaya hazır mısınız? 🖤 Korku ve Gerilim kategorisi, iliklerinize işleyecek dehşetten nefes kesen kovalamacalara kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Doğaüstü olaylar, tekinsiz mekanlar, psikolojik gerilimler, suç ve gizem dolu anlar... Okuyucuyu korkutacak veya diken üstünde tutacak hikayelerinizi burada paylaşın ve türün en iyilerini keşfedin. 🔦
Cevapla
admin
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 9
Kayıt: Pzr Nis 20, 2025 2:47 pm

Tıkırtı

Mesaj gönderen admin »

Leyla, Profesör Demir'in şehirden biraz uzaktaki eski, iki katlı evine vardığında saat gece yarısını geçiyordu. Tekirdağ'dan çıkıp bu daha sakin, ağaçlarla çevrili bölgeye gelmek başta iyi fikir gibi görünmüştü ama şimdi, rüzgarın uğultusu ve evin her köşesinden gelen tanıdık olmayan çıtırtılar eşliğinde, pek de emin değildi. Profesör bir haftalığına yurtdışındaydı ve Leyla, onun kedisine bakmak ve eve göz kulak olmak için kalacaktı.

Anahtarı kilide sokup içeri girdiğinde, içerisi beklediğinden daha karanlık ve sessizdi. Burnuna eski kitap ve hafif bir küf kokusu doldu. Eşyaların üzerini hayaletler gibi örten beyaz örtüler, loş ışıkta tuhaf şekillere bürünüyordu. Dışarıda rüzgar şiddetini artırıyor, yağmur camları dövmeye başlıyordu. Tam bir fırtına gecesiydi.

Kediyi bulup mamasını verdikten sonra, salondaki derin koltuklardan birine kıvrılıp kitabını okumaya çalıştı. Ama evin sesleri dikkatini dağıtıyordu. Tesisattaki suyun gurultusu, ahşap zeminin genleşme çatırtıları, rüzgarın panjurlara çarpması... Hepsi normaldi, kendini buna ikna etmeye çalıştı.

Tam o sırada, üst kattan, evin diğer ucundaki odalardan birinden belli belirsiz bir tıkırtı duydu. Duraksadı, dinledi. Belki de çatıya vuran bir daldı. Ya da eski evin olağan seslerinden biriydi. Kitabına dönmeye çalıştı ama birkaç dakika sonra tıkırtı yeniden başladı. Bu sefer daha ritmikti. Tık... tık... tık... Sanki biri tırnağıyla ahşaba vuruyordu.

"Sadece rüzgar," diye fısıldadı kendi kendine, ama sesi pek de inandırıcı çıkmamıştı. Merakı korkusuna baskın geldi. Telefonunun fenerini açıp yavaşça merdivenlere yöneldi. Her basamak gıcırdıyordu, kendi adımları bile ürkütücü geliyordu.

Üst kata ulaştığında tıkırtı kesilmişti. Koridor karanlıktı, odaların kapıları aralıktı ve içeriden daha koyu gölgeler taşıyordu. Feneri gezdirerek sesin geldiğini tahmin ettiği odaya yaklaştı. Profesörün çalışma odasıydı burası. Kapıyı yavaşça itti. İçeride kimse yoktu. Sadece kitap yığınları, eski bir çalışma masası ve cama vuran yağmur damlaları... Bir de pencerenin hemen dışındaki ağacın dalları. Evet, muhtemelen rüzgarda cama vuran bir daldı. Rahatlamış bir şekilde geri dönecekken, tam arkasındaki koridorda, diğer odalardan birinin önünde bir karaltı görür gibi oldu. Feneri hızla oraya çevirdi, ama hiçbir şey yoktu. Sadece duvardaki eski bir tablonun gölgesiydi. Ya da öyle umuyordu.

Kalbi hızla çarparken aceleyle alt kata indi. Salona döner dönmez elektrikler titredi ve söndü. Zifiri karanlıkta kalmıştı. Panikle fenerini tekrar açtı. Dışarıdaki şimşekler odayı anlık olarak aydınlatıyor, eşyaların üzerine ürkütücü gölgeler düşürüyordu.

Tam o anda, merdivenlerin başından net bir çatırtı duydu. Bu, evin genleşme sesi değildi. Bu, üzerine basılan bir ahşap zeminin sesiydi. Ve Leyla alt katta, hareketsiz duruyordu.

Nefesini tuttu, dinledi. Bir tane daha... Daha yavaş, daha temkinli bir adım sesi. Biri yukarıdaydı. Ve aşağı iniyordu.

Mantığı ona polisi aramasını söylüyordu ama bedeni korkudan kaskatı kesilmişti. En yakınındaki kapıya, misafir tuvaletine doğru sessizce süzülüp kendini içeri kilitledi. Kapıya yaslanıp titreyerek bekledi. Adım sesleri merdivenlerin sonuna ulaşmış, şimdi alt katın holünde yankılanıyordu. Yavaşça, sürüklenir gibi...

Adımlar durdu. Tam tuvalet kapısının önünde. Leyla ağzını kapattı, bir çığlığın kaçmasını engellemeye çalıştı. Kapının altından buz gibi bir hava akımı sızıyordu sanki.

Sonra, kapının diğer tarafından, tam kulağının hizasından gelir gibi, kuru ve çatlak bir fısıltı duyuldu:

"Seni görebiliyorum..."

Ve kapı kolu yavaşça, ama durdurulamaz bir şekilde aşağı doğru dönmeye başladı.
Cevapla